Hasan Celal Güzel’in son röportajı: Asımın nesli şiirde kalmamalı

Hasan Celal Güzel’in son röportajı: Asımın nesli şiirde kalmamalı

Vefat eden eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel en son röportajlarından birini  Gazeteci-Yazar Fehmi Çalmuk’un kaleme aldığı MTTB’nin yüzyılını anlatan Büyük Doğu’nun Atlıları kitabı için verdi. Güzel, çocukluk yıllarından MTTB'ye, Necip Fazıl'ı defnetmesinden, 6. filo olayına kadar hayatının kilometre taşlarını anlatıyor...

Vefat eden Milli Eğitim Eski Bakanlarından Hasan Celal Güzel en son röportajlarından birini  Gazeteci-Yazar Fehmi Çalmuk’un kaleme aldığı MTTB’nin yüzyılını anlatan Büyük Doğu’nun Atlıları kitabı için  verdi. Yeni Piyasaya çıkan kitapta Hasan Celal Güzel, Çanakkale Savaşı’ndan kurduğu Hür Düşünce Klubüne, MTTB’nin ele geçirilmesinden, 6. filo olayına, anarşi ve kavgaya katılmamak için MTTB’nin sokaktan geri çekilmesine, Necip Fazıl Kısakürek’in Türkçülük ve İslamcılık anlayışından, onun defin işlemini gerçekleştirmesine kadar bir çok konuda sorulara cevap veriyor. 

18-03/19/untitled-1-copy.jpg

Büyük Doğu’nun Atlıları; yüz yıllık bir yürüyüşün hikâyesini tanıkların  dilinden, belgelerin  zinden anlatıyor. Türk siyasi tarihiyle at başı gelişen Milli Türk Talebe Birliği’nin yıllar  içinde gelişen, siyasi ideolojiler ile yeni bir rotaya yönelen hareketi her zaman merkezine vatanı, Türkiye’yi almıştır. Kim ne derse desin ondan gayrı bir hayali de olmamıştır. Bugün bize hayal gelen birçok alanda etkin olma ve insan yetiştirme inadı Milli Türk Talebe Birliği’nin rutin faaliyetleridir. 

MTTB ile ilgili her konu başlığı, her toplumsal olayda gösterilen tavır, geliştirilen söylem, eylem biçimi sarraf ustalığında kılı kırk yararcasına incelenerek, belgeler ile desteklenerek ve tanıkların anılarıyla bütünleştirildi. Milli Türk Talebe Birliği ile ilgili önemli bir kaynakça olan  Büyük Doğu’nun Atlıları kitabı Türk siyasi tarihinin karanlıkta kalmış, bir çok olayına da aydınlatıyor.

Türkiye’nin önde gelen siyasetçi, akademisyen, yazar ve iş adamlarını buluşturan kitapta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde devam ettiği MTTB’de Kültür Müdürlüğü ve Tesisler Müdürlüğü yaptığı dönem ile MSP Beyoğlu ve İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı yaptığı yıllardaki MTTB ile ilişkisini, olayları anlatıyor.

ÇANAKKALE SAVAŞI'NDA BOZKURT KOLYELERİ

Milli Eğitim eski Bakanlarından Hasan Celal Güzel, Çanakkale Savaşı’nda İttihat Terakki’nin öncülüğünde örgütlenen Osmanlıcılık ve Türkçülük fikrinin bir sembol olduğu görüşünde. O’na göre Çanakkale’de savaşan ve şehid düşen gençliğin “Cihad” ettiğinin bilincinde olduğunu belirtiyor: 

“İttihat Terakki bir Osmanlıcılık fikri vermeye çalışmıştır. Artık milliyetçi duygularla isyan ederken, niye biz de geri kalalım demiştir. Ama Türkçülük yerine bir Osmanlıcılık getirmiştir. Daha sonra Türkçülük cereyanları da olmuştur. 3 tarzı siyasetini bilirsiniz. O dönemde Türk yurdu çıkarılmaya başlanmıştır. Beni çok mütehassis eden, duygulandıran bir tablo var. Çanakkale Meydan Muharebesi’nde genç insanların önemli bir kısmının boynunda kurt başlı Türk Ocağı madalyonu çıkmıştır. Yani o dönemdeki gençlik mücahit bir gençlikti. Sadece Türkçü değildi. O bir semboldü, Türklük bakımından aynı zamanda mücahitti, cihad ettiğinin ruhunda bir gençlikti, bilhassa altını çizmek isterim.”

ÇOCUKKEN TÜRKÇE EZANA TEPKİ

Milli Eğitim eski bakanlarından Hasan Celal Güzel, CHP’nin dine bakışına çok ilginç bir örneği çocukluk yıllarından verir:

“Rahmetli babam Malatya’da ve Güneydoğu’da Demokrat Parti’nin kuruluşunu yapmıştı. Finansmanını, bütün servetini ona vermişti. Ben de 5 yaşında Demokrat Parti namına bilet satardım. Babam esnaftı. Onu hatırlıyorum, siyasetle ilgili en erken hatıram olarak. Bir de şunu hatırlıyorum: Türkçe ezan. Bir rezaletti Türkçe ezan. Olmadı da zaten. O zaman rahmetli Necip Fazıl Üstadımızı da çok severdik ailecek. Arada sırada dergi çıkarır, her çıkardığı dergiden içeriye girer; hapiste kalır birkaç ay sonra çıkar, tekrar dergi çıkarırdı. En son dergisinde “Tanrı uludur, Tanrı uludur, Tanrı adamı böyle uludur” demişti. Bana da Hasan, Türkçe ezan oku derlerdi. Ben de elimi koyardım ezan okumuş gibi ‘Tanrı uludur, Tanrı uludur, Tanrı adamı böyle uludur, Recep Peker Allah’ın kuludur…’ diye. O zaman da Başbakan Recep Peker.”

HÜR DÜŞÜNCE KLÜBÜNÜ KURDU 

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerinden Hasan Celal Güzel, öğrenci lideri olarak o dönemdeki gelişmeleri yakından takip ediyordu:

“Bir fikir kulübüne girdim ben önce. Normal bir fikir kulübüydü. Fakat sonradan bizi attılar. Başta ben, rahmetli Profesör Fahir Armaoğlu hocamız, Profesör İsmail Türk hocamız, rahmetli Aydın Yalçın hocamız, böyle bir kadroyu attılar. Ben de Hür Düşünce Kulüplerini kurdum. Onu da kurarken rahmetli Ali Fuat Başgil Hocamızın 1944 yılında kurduğu Hür Fikir Cemiyetlerinden ilham aldım. Ondan itibaren de biz Ankara’da süratle teşkilatlandık. Evvela Ortadoğu Teknik Üniversitesi Hür Düşünce Kulübünü kurduk, sonra diğer üniversitelerin hür düşünce kulüplerini kurmaya başladık. Yani daha MTTB, milliyetçi muhafazakâr düşüncenin eline geçmeden biz Hür Düşünce Kulübü diye içinde muhafazakâr, milliyetçi, liberal bir ölçüde hatta bazı ılımlı sosyal demokratların da bulunduğu rahmetli Özal’ın deyimiyle; ‘dört eğimli bir teşkilat’ kurduk. Ama daha çok muhafazakâr temayül ağırdı. Benim de başkan olduğum bir teşkilattı. Ve Siyasal Bilgiler Fakültesi gibi bir yerde gerçekten biz çok iyi bir mücadele verdik. Bu mücadele neticesinde, pek fazla öğrenci cemiyetini ele geçiremedik ama varlığımızı da ortaya koyduk. Daha evvel kimsenin sesini çıkaramadığı bir dönemde biz milliyetçiyiz, muhafazakârız, Müslümanız diyerek bağıra bağıra ortada gezdik.”

MTTB'Yİ ELE GEİÇİRMEK FARZ OLMUŞTU

Hasan Celal Güzel, en başta MTTB’deki ve TMTF mücadelenin aşırı solcular ile milliyetçi mukaddesatçı öğrenciler arasında amansız bir mücadeleyle geçtiğini söyleyecektir. Güzel’e göre “Öğrenci teşkilatlardan birini almak artık onlar için farz olmuştu”:

 “Üniversitelerde de MTTB adı milliyetçi ama kendisi gittikçe solcu olan hatta Marksist olan bir teşkilat haline gelmişti. Öyle ulusalcı falan da değil-di. Resmen aşırı solcu olmaya başlamıştı. Sadece MTTB değil, TMTF’de aynıydı. Birisi TMTF, Türkiye Milli Talebe Federasyonu, birisi de MTTB, Milli Türk Talebe Birliği’ydi. Maalesef hepsi de 1960‘dan sonra özellikle ideolojik solun eline geçmişti. Yani sadece sosyal  demokrat değillerdi, onlar Marksist kişilerdi, Marksizm’i savunan kişilerdi. Bizi fikir kulüplerinden attılar, çünkü tek fikir kulübü vardır o da Marksist fikir kulübü dediler. Bizi de karşı devrimci olarak gösterdiler. Onun için teşkilatlardan hiç değilse birisini ele geçirmek bizim için farz olmuştu.”

ANTİ AMERİKANCILAR COCA COLA İÇİYORDU

Hasan Celal Güzel, 6. filo eylemlerinde MTTB gibi sağ örgütlenmelerin sol görüşlü öğrenciler ile aynı kulvarda olmanın sağda yer alan öğrenciler tarafından içlerine sindiremediklerini söyleyecektir:

“Bir ara bir şaşkınlık geçirdim. MTTB gençliği, Adalet Partisi gençliği ve Ülkü Ocakları hepsi şaşkınlık içine düştüler. Bir taraftan solla beraber olmayı içlerine sindiremiyorlardı. Bir taraftan da antiemperyalist olma konusunda solculardan çok daha samimiydiler. Çünkü solcular bir yandan antiemperyalist geçinir, bir yandan ithal viskiler içer, Coca-Colayı hiçbir zaman yanlarından eksik etmezlerdi. Hâlbuki bizimkiler yediklerine, içtiklerine bile bakarlardı. Yani bir bakıma o antiemperyalist olmanın milliğini, Müslümanlığını yaşarlardı. Fark buydu. İşte bu dönemde evvela sanki onlara paralel gibi her üç grupta hareket etmeye kalktılar. Ama sonra hemen uyandılar. Çünkü şunu gördüler: Mesela solcuların, daha doğrusu açık koyalım adlarını Komünistlerin, Marksistlerin o eylemleri günah; Amerikan denizcilerini götürüp öldürmeye kalkmak, suya atmak falan gibi birtakım tecavüzlere gitmeye başladı. Daha sonrada biliyorsunuz zaten Mahir Çayan ve diğerleri, işte DHKP-C, Dev-Yol falan onlar meydana geldi. Onun için bizimkiler bu paralelliğin yanlış olduğunu düşündüler. Ve sokaktan çekildiler.”

MTTB BİNASI İÇİN ÇOK KAVGA ETTİ

Milli Türk Talebe Birliği deyince, MTTB deyince bir meşhur bina meselesi vardı. O Cağaloğlu’ndaki bina… Onu elimizden almaya kalkmışlardı. Ben de o zaman Devlet Planlama Teşkilatı’na gelmiştim. Ona karşı müdahale etmemizi hatırlıyorum. Aynı Türk Ocağı binasına müdahale etme gibi bir şey olmuştu. Onu hatırlıyorum. Yani çok hatıralar var tabi… O ele geçirilme hadiseleri, kongre sırasındaki bağırtılar, çağırtılar, kürsüye hâkim olmalar, olamamalar, kavgalar, dövüşler... Ben de naçizane pehlivan gibiydim. Epey kavga ettim bu konuda.”

“Çok da iyi yaptılar, doğru yaptılar. Ben de naçizane bir gençlik lideri olarak hem MTTB’ye hem benim düşünce teşkilatına hem de sözüm erdiğince MHP’li gençlere bunun yanlış olduğunu devamlı olarak anlattım. MHP’li gençler sokaktan güç almışlardı, devam ettiler. Ama bizimkiler zaten çekilmişlerdi. MTTB’de hemen çekildi, hemen aklını başına topladı. Bu hareketleri bir tarafa bıraktılar. Antiemperyalizmi bu tip eylemlerle değil, gerçekten antiemperyalizmin kültürü yaşayarak ona bizzat karşı çıkarak yaptılar.”

ELİNDE MUSAF TAŞIYAN UZAY ELBİSELİ GENÇLİK

“Bizim milli insan kaynağımızdı MTTB açıkçası. Tek cümleyle budur. Eğer MTTB olmasaydı, şimdi ne siyasete kadar ulaşım olabilirdi, ne bürokraside adam yetiştirebilirdik ne de kültür hayatında, ilim hayatında bunu yapabilirdik. Hepsini beraber yaptı MTTB. Onun için biz MTTB’ye çok şey borçluyuz. Birlik Vakfı’na da çok şey borçluyuz. O bakımdan Birlik Vakfı’nı devam ettirmek bir klik işi değil. Zaten sadece Birlik Vakfı çerçevesinde kalmışsak, biz de aynı hataya düşmüşüzdür başkaları gibi. Ama Birlik Vakfı’ndaki insanlarla meşgul olmak, oradaki gençlerle, oradaki üyelerle vakitlerini geçirmek, konferanslarına gitmek, seminerler yapmak, o insanları yetiştirmek bir milli vecibedir. Çünkü bir ‘Asım nesli’ böyle yetişiyor. Asım nesli sadece Çanakkale şehitleri şiirinde kalmamalı. Onun için ben Sayın Cumhurbaşkanımın tavrından memnunum. Açıkça ‘Müslüman gençlik yetiştireceğiz, dindar gençlik yetiştireceğiz.’ dedi. Ondan başkası da beklenemezdi. Birtakım insanlar bağırdılar, çağırdılar… Ben de zamanında Milli Eğitim Bakanıyken, ‘elinde musaf taşıyan, uzay elbiseli, ulusal elbiseli gençlik’ demiştim. Yani imanla yeni bir teknolojiyi bir arada götürmek gerektiğini söylemiştim. Ama buna da itiraz etmişlerdi. Bizim onlara bakmamamız lazım. Hedefler konulmuştur, 2023-2053 hatta beni çok heyecanlandıran 2071 hedefi. Biz mümkün olduğu kadar hiçbir zaman ırk ayrımı yapmadan, Türklüğümüzü bir üst kimlik olarak muhafaza edip; diğer ırkları diğer dinleri de ayırmadan, hatta bir millet potasında düşünüp ve İbrahim’i manada bir milliyetçilik anlayışını muhafaza ederek, ırkçı ve ayrımcı manadaki milliyetçiliği reddederek önümüze bakmalıyız. Bir heyecan katmalıyız gençliğimize. Sadece ilimle, bilgiyle de olmaz. İşte bu heyecan Birlik Vakfı gibi Milli Türk Talebe Birliği ve benzeri teşkilatlanmalar gibi… Bunları ihmal etmemek lazımdır.”

NECİP FAZIL AHİRETTE AFFINI TÜRKÇE İSTEYECEK

Hasan Celal Güzel fikri yapının oluşmasında Necip Fazıl Kısakürek’in rolünün büyük olduğuna işaret eder:

“Büyük Doğu hareketinde Necip Fazıl Üstat sadece muhafazakâr İslamcı değil; aynı zamanda milliyetçiydi. Yani Türklüğe ters bakmazdı. Çünkü Türklüğün İslamiyet demek olduğunun farkındaydı. Bazıları hala farkında değil, ama o çok iyi farkındaydı. Üstat, elbette İslâmcı idi. Ezelden ebede uzanan ulu nizama iman etmiş, muvahhit ve ehli takva bir mümindi. Ancak, İslâm inancını ve medeniyetini esas ölçü kabul etmesine rağmen, Türk’e ve Türk Milleti’ne de muhabbeti vardı. En güzel şiiri olan Sakarya Türküsü’nde, ‘Sırtına Sakarya’nınTürk tarihi vurulur’ mısraı, bazı Üstat hayranları için ibret  olmalıdır. İşte Türk olup da Türklüklerinden utanan aydın taslaklarına Üstad’ın sözlerini hatırlatmak istiyorum: Bizim anladığımız milliyetçilikte ruhî muhteva esastır; ondan sonra ona bağlı millî tecelliler ve tahassüsler, bizim milliyetçiliğimizin tablosunu çizer.Şimdi milliyetçilik... İslâm’da milliyetçilik kovulan, terk edilen bir müessese değildir. Kişi kavmini sevmekle levm olunamaz, yani ayıplanamaz. Burada kavim ruha bağlıdır, ana davaya bağlıdır. Onun için de kavim sevgisi mübarek bir sevgidir. (...) İyice bilmek lâzımdır ki eğer gaye Türklükse Türk, Müslüman oldukça Türk’tür. Soyumuzla, sopumuzla, derimizle, ruhumuzla, namusumuzla mensup olduğumuz Aziz Türk Milleti... Nutuklarımı Türkçe söylüyorum. Yarın öldüğüm vakit de affımı Türkçe isteyeceğim.”

NECİP FAZIL'I MEZARA İNDİRDİ

“Cenaze namazını Fatih Camii’nde kıldık. Aldık götürüyoruz, yürüyerek götürüyoruz, geniş bir kalabalık… Devir de bildiği üzere kötü bir devir. Yani 12 Eylül dönemi. Bizi dağıtmaya çalıştılar ama ben başbakanlık müsteşar yardımcılığı daha evvel yaptığım için bana polis gelip müdahale etmeye cesaret edemedi. Dolayısıyla ben bir avuç adamla, onun Eyüp’teki mezarlığına gidebilme şansına eriştim. Mezarlara indirenlerden bir tanesi de ben oldum. Hani inançlı dört adam var ya, o lafı çok hoşuma gitti. Tüylerim diken diken oldu. Dudaklarımdan o döküldü, onu hiç unutmuyorum. Hala gözlerim yaşararak hatırlıyorum.”

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN