Kudüs şairi Nuri Pakdil Kudüs izlenimlerini anlattı

Kudüs şairi Nuri Pakdil Kudüs izlenimlerini anlattı

Kudüs aşkının yaşayan efsanesi Nuri Pakdil, Kudüs hayalini geçen ay gerçekleştirdi. Miraç topraklarını ziyaret eden Pakdil, Kudüs'ü özgürlüğüne kavuşturmak için her Müslüman'a mücadele çağrısı yaptı.

Yeni Şafak'tan Nil Gülsüm'e röportaj veren Nuri Pakdil, Kudüs'ü anlattı.

İşte Pakdil'in açıklamaları:

Osmanlı Devleti yok Ortadoğu sözcüsüz

Türkiye ve İslam dünyası arasında ilişkiler yeniden kuruluyor. Türkiye İslam dünyası için nasıl bir anlam ifade ediyor?

Yurdumun çağ için gereği belli. 'Umut' kelimesi yerine 'Türkiye' adını yazsak yeridir. Çünkü Türkiye, yalnız kendi kendisi için değil, Ortadoğu ülkeleri için de varolmak zorundadır. Çünkü Ortadoğu ülkelerinin sözcüsü, yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti olmuştu. Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla, Ortadoğu, sözcüsüz kalmıştır. Çünkü Osmanlı Devleti, Ortadoğu ülkelerini, İslâm uygarlığının belirlediği birlik çizgisinde özenle korumuştu. Ortadoğu ülkeleri, bu birlik çizgisinden saptıkları için, toplumsal ve politik bunalımlara düşmüştür.
Batı uygarlığı'nın egemen olduğu çağımızda, yeryüzünün her köşesinde ve özellikle Müslüman halkların yaşadığı coğrafyalarda, Batı üretimi bir insanlık trajedisi yaşanmaktadır. Batı dünyası, özellikle Müslüman halkların yaşadığı coğrafyalarda, büyük bir kindarlıkla saldırmaktadır Müslümanlara. Batılı sömürgeciler, sömürü ve cinayetlerini, bu parçalanmış coğrafya üzerinde kurulmasını sağladıkları devletlerin kukla yöneticileri üzerinden yürütmektedir. Batılılar, yüreklerinin en gizli köşelerinde hâlâ duran 'Ortadoğu korkusu'nu atamamışlardır. Nedir bu korku? Ortadoğuluların, İslâm uygarlığını yeniden gün yüzüne çıkarmaları olasılığıdır. Ortadoğu halkları İslâm uygarlığını yeniden canlandırabilirlerse, o uygarlık doğrultusunda birlik olabilirlerse, çağın dengesizliği düzeltilebilecektir.

Uygarlık algımızla başlamak istiyorum: Biz kimiz ve dünyanın neresindeyiz?

Halkımızın uygarlık değerlerini İslam öğretisi oluşturmuştur. Türk halkı, Ortadoğuludur, çünkü Ortadoğu uygarlığını oluşturan halklardan birisidir. Batılılaşma adına bizi uygarlığımızdan koparmak isteyenleri biliyoruz. 1923 yabancılaştırma girişimleriyle, uygarlığımızdan koparıldık. 1923 devrimi, halkımızı Batı uygarlığı içine, Batı düşüncesi içine sokmak istedi. Cumhuriyet yönetimi, 'Batılılaşma'yı amaç edinmişti. Ne var ki, bu yöneliş, halkımızın uygarlık değerleriyle çelişiyordu.

Uygarlık hesaplaşması

Nasıl bir çelişki?

Türkiye'nin bunalımı, bir uygarlık bunalımıdır. Uygarlık seçimini doğru yapamamış halklar bunalımlardan kurtulamazlar. Türkiye, bir uygarlık hesaplaşması içindedir. Türkiye 'resmen' bir uygarlık seçimiyle karşı karşıyadır. Yapmak zorundadır bu seçimi. Hâlâ Batı uygarlığında mı kalacağız, yoksa dönecek miyiz kendi uygarlığımıza, bizi biz yapan, kişiliğimizin kaynağı uygarlığımıza? Sorun, Batı'ya baka baka ağrıyan boynumuzu, kendi uygarlığımıza çevirebilecek miyiz, çeviremeyecek miyiz sorunudur.

Annem aşıladı

Filistin davasının Türkiye'ye maledilmesine yoğun emeği geçmiş bir yazarsınız. Bu çabanın ana tetikleyicisi neydi?

Filistin davasına inanmış ve bu davanın başarıya ulaşması için karınca kararınca çaba sarf etmiş bir yazarım. Bu çabanın ana tetikleyicisi elbette Filistin topraklarının bir parçası olan Kudüs'ün Ezelî Ebedî Ulu Önderimiz, Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in Mirac'a çıkarken son ayak bastığı bir yer oluşudur. Öte yandan benim Kudüs sevgim çocukluğumda sevgili annem Vecihe Hanım'ın bana yoğun bir şekilde Kudüs sevgisi aşılamasıdır. Elbette, babam Emin Efendi Hoca da bana mütemadiyen Kudüs sevgisi aşılamıştır. Vicdan aklığını koruyabilen her insanın, sadece Filistin'de değil bütün İslam coğrafyasında Batılı Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri tarafından ortaklaşa işlenen cürümlere karşı, hiçbir şey yapamıyorsa, en azından bir tavır alması, bunları içinden yargılayarak mahkûm etmesi, çağdaş insan olmanın gereğidir.

15-04/19/kudusnuri.jpg1970'li yılların başında yayınladığı 'Anneler ve Kudüsler' şiiri ile Filistin ve Kudüs davasını Türkiye'nin gündemine sokan Nuri Pakdil, Kudüs'ü geçen ay ziyaret etti. (FOTOĞRAF:AA)

Geçtiğimiz ay Kudüs'teydiniz. İlk izlenimleriniz neydi?

Olağanüstü heyecan vericiydi. Cuma namazını El-Aksa Camii'nde kıldık. Filistin'in El-Halil, Nablus şehirlerini ziyaret ettik. Nablus kentinde 'Nuri Pakdil Türk Kız Okulu'nun açılış törenine katıldık. Ramallah'ta Filistin davasının ünlü ismi Yaser Arafat'ın mezarını ziyaret ettik. Çok mütevazı bir mezardı. İşin trajik yanı, bütün caddeler İsrail askerleri ile doluydu. Birlikte gittiğimiz arkadaşlara epeyce zorluk çıkardılar.

Berlim duvarı gibi

Filistin'de, Berlin duvarıvari tel örgülerle çevrili bir durum var. İsrailliler, Filistinlilerin El-Aksa Camii'ne gelip cuma namazı kılmalarını engelliyorlar. Ortadoğu ülkelerindeki inanç birliğini parçalatmak için Batılılarca (Rusya da bunun içindedir) kurdurulan İsrail devleti, şimdi, işgal ettiği Filistin topraklarında, Batı emperyalizminin, zulmün somut simgesi olarak duruyor. Yahudi, kendi adına doğrudan, Avrupa/Amerika emperyalizmi adına vekâleten cürüm işliyor.

Sayfası yırtılmış gibi

Kudüs, insanlık davasının önemli bir menzili. Kudüs'e borcumuz nedir?

Yurtlarından çıkarılan Müslüman Arapların durumu, çağın utanç tablosudur. İnsan olarak, İsrail'in başta Kudüs olmak üzere, işgal ettiği topraklarda Müslümanlara yaptığı işkenceleri, zulmü nasıl duymamazlıktan, görmemezlikten gelebiliriz? Şimdi tutsak El Aksâ, bütün Müslümanların inançlarını yıkmayı amaçlayan bir inanç cinayetinin suçsuz kurbanı olarak, Müslümanların kalplerinde, sayfaları yırtılmış kitap gibi duruyor. Tutsak Kudüs'e borcumuz, Kudüs'ü savunmaktır, özgürlüğüne kavuşturmaktır. Kudüs'ü savunmak, gerçek bağımsızlığı savunmaktır.

Bir zamanlar Filistin, Kudüs diyenler oldukça azdı. Şimdi ise ilgi arttı...

1923 yabancılaştırma girişimlerinin amaçlarından biri, bizi, aynı uygarlık çemberindeki halklardan koparmaktı. Cumhuriyet döneminde, halkın inançları dışında, halka karşı bir edebiyat oluştu. Cumhuriyet dönemi edebiyatı, Asya'dan, Afrika'dan, Ortadoğu'dan kopuktu; daha da kötüsü, Ortadoğu'yu inkâr belgeleriyle doluydu. Irkçı ve Batıcı Cumhuriyet hükümetleri, mazlum halkların değil, Filistin'in değil, Batı'nın çıkarlarını ve Batılı emperyalistlerin kurdurduğu İsrail devletinin çıkarlarını savundu.

Filistin sevgisini sökemediler

Yeni kuşaklar, yoğun bir yabancılaşmanın, kendi kültüründen kopmayı öneren resmî bir öğretinin buyruk kesildiği bir ortamda yetişti. Bu ortamda 'Filistin, Kudüs diyenlerin sayıca ve etkice az' olması şaşırtıcı değildir. Ancak, çok şükür, zorbalar halkımızın yüreğinden Kudüs ve Filistin sevgisini söküp atamamıştır. Şimdi bu sevgi, her gün biraz daha yoğunlaşarak kendi mecrasına doğru ilerlemektedir.

 Yenen hakkımızı istiyorum

Batılılaştırma girişimleri Türkiye'de nasıl sonuç verdi?

Türkiye'de Batılılaşma adına uzun yıllardır yapılan girişimler, 'Batıcı aydın' tipini ortaya çıkardı. 'Batıcı aydın' tipi, yerli düşünceye yabancı, tarihini yadsımış, uygarlığından kopmuş, bağsız, boşlukta sallanan, hiçbir tutumu ile artık halkına benzemeyen biridir. Solcu aydın, kendi uygarlığımızdan kopuşumuzun, kendimize yabancılaşmamızın, özgünlüğümüzü yitirişimizin sonucu oluşan kültür emperyalizminin uzantısıdır.

Bu emperyalizmin çağa yansıması ne şekilde?

Çağın sorunu, bir uygarlık sorunudur. Çağımızda savaşlar, artık uluslararasında çıkan savaşlar değildir. Uygarlıklar karşı karşıya geliyor bu savaşlarda. Bu yaklaşımla, düşünmeye alışmalıyız savaşanları. Tüm Ortadoğu ülkelerinde de, Batı'ya karşı direniş hareketleri görüyoruz. Aslında bu, bir uygarlığın varoluş savaşıdır. Düşüne düşüne dönmeliyiz uygarlığımızın bizi çağıran yönüne. Çünkü bir halk, kendi uygarlık değerlerinden kopuk bir düzeyde bulunuyorsa, o halk için ne ekonomik, ne de siyasal bir bağımsızlık söz konusu olabilir. Ben, uygarlığımın değer yargılarından yanayım. Örgütlerin, kurumların değil, bir uygarlığın, İslâm uygarlığının savunucusuyum. Ben, uygarlığımızın yabancılaştırma girişimleriyle yenen hakkını geri istiyorum.

En iyi muhalif AK Parti

1950'lerden günümüze Türkiye'nin siyasal evrimi konusunda yorumunuz ne olur? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de ideolojik bir dostluğunuz var. Erdoğan'a bakışınız nedir?
Türkiye'nin genel siyasi konjonktüründe, 1923'ten sonraki dönemin en iyi muhalif temsilciliğini AK Parti'nin yaptığını düşünüyorum. Resmî ideolojiye bağlı olan, ırkçı ve Batıcı resmî ideolojiyi savunan partiler karşısındaki tek güçlü parti olduğu için AK Parti'nin savunulması gerektiğini söylüyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan'la bir dostluğumuz olduğu herkesin bildiği bir husustur. Tayyip Bey'in davamıza hizmeti çok büyüktür.

Nuri Pakdil'in en büyük düşü ve hedefi nedir?

Benim büyük düşüm, putun ve putçuluğun olmadığı, İslam ideolojisinin egemen olduğu bir Türkiye görmektir; yeryüzündeki tüm Müslümanların birliğinin sağlandığını görmektir.

Türkiye'ye ömrünü vermiş bir düşünür ve yazar olarak 'emeğime değdi' dediğiniz hususlar nelerdir?

Ben hep inandıklarımı yazdım. Yazdıklarımla hayatım özdeştir. Bugün yeniden dünyaya gelmiş olsam bugüne kadar yaptıklarımı aynen gene yapardım. Yaptıklarımdan pişmanlık duyduğum hiçbir şey yoktur.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN