Yargıya laf dinletmenin bedeli

Merkez Bankasına zorla laf dinletmenin neye mal olduğunu, yaşayarak öğrendik.

Meğer faiz, enflasyonun ilacıymış. Tersi değilmiş. Merkez Bankası, doğru biliyormuş. Doğru bildiğinden şaşmayıp, yanlış laf dinlemese bu durumlara düşmezmişiz.

Nas gibi gerekçelerle bize kaybettirilen eski bir bilgiyi, tekrar bulduk.

Özerk bir Merkez Bankasının kıymetini de öğrenmiş olmamız gerekirdi. Ama alınan özerkliği hâlâ daha iade edilmiş değil.

Oysa popülist siyasetçilerin, seçim kazanmak için para bastırıp saçmasına, günü kurtarmak için para politikasıyla oynamasına karşı sigortamızmış o özerklik.

Amerika'yı yeniden keşffetik de keşfe çıkarken yüzde19'cuk faiz, aşırı yüksek geliyordu.

Dün MB, 5 puan daha artırdı ama şimdi yüzde 30 faiz bile enflasyona az geliyor.

Eylül 2021'de başlayan faiz deneyi, enflasyonu düşürecekken ikisini de patlattı.

Faiz, yüzde 8 buçuğa kadar indirilmişti.Yüksek enflasyonda dünya 5.'si yaptı bizi. Seçimden sonra da faiz, yüzde 30'a çıkarıldı. Enflasyon kazığıysa yanımıza kâr kaldı.

E hani faizde haklı olduğumuzu görmüşlerdi, onlar yanılmıştı, dünya da bizim dediğimize geliyordu!

Kuru ekmekle soğana tâlim ettirilen davanın garibanları, bu dersin ne kadar pahalıya patladığını iliklerinde hissediyordur.

Fakat pabucun pahalı olduğunu, garibanları bu mecburi eğitime sokan davanın büyükleri de hissetti mi, tartışılır.

Çünkü doğru sonuç çıkarılsa, gereken ders alınmış olsa MB'nin özerkliği çoktan iade edilmiş olurdu. İlk işti ve hâlâ yapılmayı bekliyor.

Tabi tutulduğumuz eğitimin tuzlu faturası, nasıl olsa deneklere ödetiliyor ya; onun rahatlığı var.

Deneycilere hava hoş, eğitim onlara çok da pahalı değil. Deneme-yanılmaların acısı, üstünde deney yapılan deneklerden çıkıyor.

Başkan Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesinin yaz okulunda yine dil döküyordu. Yargıya laf dinletmenin mâliyeti, ağır olur diye.

"Bağımsız ve tarafsız bir yargı olmadan, bırakın hukuk devletini, aslında devlet bile olmaz" diyordu.

Şunu da ekliyordu: Yargı; yasama ve yürütmenin müdahalesine uğrar, emirlerine girer, kontrollerine geçerse hak ve özgürlüklerin sonu olur, unutun.

Daha ne desin, dilinde tüy bitti.

Merkez Bankasına laf dinletmeye girişilirken de 'yapmayın etmeyin' çığlıkları, yeri göğü tutmuştu.

Laf dinletmekte ısrar yerine, baştan laf dinlense ekonomi, bugün burada olmazdı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı da epeydir alarm veriyor. Bağımsız yargıyı kaybedersek, laf dinleyen bir yargıyla başımıza neler geleceğini söylüyor.

MB'ye laf dinletme tâliminin sonunda satın alma gücümüzü, hayat standardımızı, rezervlerimizi kaybettik.

Fakat yargıya laf dinletmenin bedeli, daha beter. Devletin devlet olmaktan çıkması, hak ve özgürlüklerin kaybı, para ya da refah kaybetmeye benzemez. Ekonomiyi deneme yanılmayla öğrenmenin bedelini dahi mumla ararız.

Güdümlü yargıyla hukuk tâliminin yanında şu pahalı ekonomi eğitimi, sudan ucuz kalır. Haberimiz olsun.

SEMBOLLER ÜSTÜNDEN SİYASETİN ESERİ

İstanbul'da bir imam hatip öğrencisi, Atatürk'e ağır terbiyesizlik etti. Hem de marifetmiş gibi, bu terbiyesizliğini çekip sosyal medyaya koydu.

Tepki tufanı koptu ve 17 yaşındaki A.E.S. tutuklandı.

Haklı kalmayı başaran, sağduyulu tepkiler çoğunlukta.

Fakat haklıyken kantarın topuzunu kaçırıp haksızlaşan tepkiler de az değil. 17'lik bir çocuğu, terbiyesizlik ettiği için tutuklatmak, tutuklanmasını bile az bulmak, bir daha gün yüzü görmemesini istemek gibi.

'Maksadınız ne; hapse atarak o çocuğu kazanamazsınız, daha da kaybedersiniz' dense bile bazılarının öfkesini dindirmedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın afişine bıyık çizen çocuğun dahi tutuklanması, böyle bir olayda makulü savunmayı daha da zorlaştırıyor.

Çocuğun yaptığının mazereti yok, kabul de... Yahu, hıncınızı sülâlesinden, partisinden çıkarmak da nedir? Sorumluluğu, olmadık kimselere yıkmak da nedir?

Yok, o imam hatibin okul aile birliğinde Bilal Erdoğan da varmış... Yok, çocuğun sülâlesinde şunlar da çıkmış... Yok, zaten ailesi de Deva Partiliymiş...

Sanki evlatlarının terbiyesizliğiyle ailesi gurur duymuş, kendilerinde kusur aramamıştır. Sanki Bilal Erdoğan kızmamış, okul aile birliği veya Deva Partililer üzülmemiş, sevinmiştir. Sanki hocaları, kendilerini de sorgulamamıştır...

Aksi düşünülebilir mi!

17'lik çocuğa, almadığı terbiye verilir; terbiyesinden sorumlu olanlar da eleştirilir. Terbiyesizlik edeni tutuklatmadan da bunlar yapılabilir, bu bir.

Kolaya kaçıp birkaç günah keçisine yıkmadan da çocuğa, aileye, okula söylenecekler söylenebilir. Ona yanlış terbiyeyi veren, kin ve nefretle dolduran 'kindar nesil' projesi sorgulanabilir, bu da iki.

Kimlik kavgasını kızıştırmak uğruna, semboller üstünden siyaset yapmanın eseri olarak yaklaşırsak... Belki ortak değer ve sembollerimizi de toplumsal barış ve çocuklarımızı da bundan koruyabiliriz.

YORUMLAR (56)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
56 Yorum