“Anti Faizci” bakış açısı

Dün TCMB Başkanı yılın son enflasyon raporunu sundu. Hükümetin bir ay önce açıkladığı enflasyon hedeflerinin tamamını çöpe çevirdi. Veriler, hedefler, gerçekleşmeler ve gerçekler birbirini teyit etmek için değil; sanki birbirini yanlışlamak için üretiliyor.  

Perşembe günü alınan ve alınmayan kararların yanlışlığı dolaysıyla faizler yükseldi ve 7,70 olan dolar 8,32’yi aştı; bu artışların nerede duracağını da kimse kestiremiyor. 

Çünkü görevi TL’yi savunmak olan TCMB’nin elinden, en değerli savunma silah olan “faiz artırım yetkisi” alınmış; diğer silahlar da tam etkili olamıyor. 

Ortaya çıkan sonuçların ülkenin yararına olmadığı çok açık; bu görüldüğü halde akut bir inat haline dönüşmüş olan “anti faizci” anlayış, onlarca ülke sorununa yeni ve katı bir sorun daha eklemiş görünüyor. 

Bu “anti faizci” davranışın İslâmi temelleri olduğu görüşü doğru değildir. 

Geçmişte yirmi beş yıl katılım bankalarında çalışmış olmamla, TCMB’nin fiyat istikrarını koruması için faiz artış kararlarını desteklemem arasında çelişki görenler olabilir. Okumalarımdan ve küresel bankacılık pratiklerden öğrendiklerimi, bu bağlamda, kısaca paylaşmak istiyorum. 

Merkez Bankalarının paranın değerini korumak için aldığı faiz artırım kararları ile Kur’an-ı Kerim’in yasakladığı riba faizi arasında bir benzerlik dahi yoktur; tam tersine enflasyona sebebiyet vereceği ve insanları önce işsiz, ardından da finansal açıdan korumasız bırakacağı için, paranın, TL’nin, değerini savunmamak İslamın ahlaki özüne aykırıdır.  

Her zaman söylüyorum, müsebbipleri için “enflasyon cezası olmayan bir suç ve kefareti olmayan bir günahtır.” Bu müsebbiplerin, bu hataları yetmezmiş gibi, ilaveten, enflasyonun üstüne benzin dökmek anlamına gelen negatif reel faizde ısrar etmeleri, Allahüâlem, günahlarını artırıyor. 

Yılbaşında asgari ücretiyle 2324 adet ekmek alabilen bir asgari ücretli şimdi 1.550 ekmek satın alabiliyor. Bu asgari ücretli Ocak ayında günde 8 saat çalışıp 200 torba yük taşıyordu, Ekim ayında da aynı işi yapıyor; fakat ücretiyle satın alabildiği ürünler azaldı. Satın alma gücünün düşürülmesi ile bu asgari ücretlinin cebinden para çalınması arasında, etki bakımından, bir fark var mı? 

Tekrar etmek istiyorum, bir ekonomi yönetiminin üzerine vacip olan ilk görevi enflasyonu düşürmektir. 

Fıkıh 19. Yüzyılın başında soykırıma uğradığı için Merkez Bankacılığı olgusu ve para politikaları kavramıyla yüzleşemedi. Fıkıh metinlerinden haberdar olanların, metinsel örtüşmeler sağlamak için, “makasıd-ı şeria”, “istihsan”, “zaruret” vs. gibi tümel şemsiyelerin altına sığınmaları da; çıkarımlarını tam İslâmi kılmaz. Devam edeceğiz.

 

YORUMLAR (18)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
18 Yorum