Denetimsiz yabancı sermayenin her türü zararlıdır

Ağır bakteriyel enfeksiyonlar hariç, antibiyotiklerin sık ve fazla kullanılması durumunda faydadan çok zarar verdiği artık biliniyor.

Gelişmekte olan bir ekonomi için de yabancı sermaye antibiyotik gibidir.

Kriz dönemlerinde, maliyeti ne olursa olsun her tür yabancı sermaye ülkeye davet edilir fakat normal şartlar altında yabancı sermaye türlerinde seçicilik yapılmazsa, zarar, faydadan kat be kat fazla olabilir.

Bu yılın Mayıs ayında Türkiye ekonomisi bir dış ödemeler krizi yaşayabilecek kadar hastalanmıştı.

Bu kaygılardan dolayı Sayın Şimşek, ‘yurtdışından yabancı para bulmak’ şartıyla atandı, adeta.

Yabancı Yatırımcılar için yapacağım eleştiriler, hastalanmış bir ekonomiye antibiyotik veren doktor niteliğindeki Sayın Şimşek’in çabalarını gölgelemek veya yanlışlamak amaçlı değildir; uzun vadeli bakış açılarını etkilemek amaçlıdır.

YABANCI YATIRIM TÜRLERİ

1) Greenfield yatırımlar: Bir yatırımcının başka bir ülkede, sıfırdan başlayarak yatırım yapması. Türkiye’deki otomotiv yatırımlarının tamamı bu tip yatırımlardır.

Örnek: FORD, TOYOTA, RENAULT, FIAT, HYUNDAI, MERCEDES, BOSCH, MAN, BRİSA ve GOODYEAR.

Yukarıdaki on marka, otomotiv sektöründe en çok ihracat yapan en büyük on markadır. Bu yatırımların tümü, Türkiye iç pazarının yüksek gümrük duvarlarıyla korunduğu, “Gümrük Birliği” öncesi dönemde Türkiye’ye gelmişlerdir.

Türkiye Gümrük Birliğine girdikten sonra bu ölçüde tek bir yatırım dahi almamıştır.

Çünkü Gümrük Birliğinden sonra bir malın Bursa ya da Berlin’de üretilmesi arasında bir fark kalmamıştır.

“Berlin” ve diğer şehirlerdeki fabrikaların çoğunun Çin’de ya da Vietnam’da ya da diğer bir Uzakdoğu ülkesinde, onlara ucuza mal üreten fabrikaları da vardır ve bu ürünler de Avrupa’da üretilmiş muamelesi görür.

Türkiye otomotiv yatırımlarından yeterince yararlandı.

Kendi otomotiv endüstrimizi kurup geliştirmek için bu yatırımlar, artık, önümüzde aşılması gereken önemli engellere dönüşmüşlerdir.

Fakat bu yazının konusu otomotiv sektörü değil, yabancı yatırımlardır.

2) Brownfield yatırımlar: Mevcut şirketlerin çoğunluk hissesinin yabancı yatırımcılar tarafından satın alınması. Mesela Türk Bankaları GARANTİ, FİNANSBANK, DENİZBANK, BURGANBANK ve diğerleri gibi ya da TÜRK TELEKOM, TURKCELL VE VODAFONE gibi “devralınmaya değer” neredeyse bütün firmalarımız için yabancı yatırımcılar gelmişti.

Devredilmeye hazır şirket kalmayınca, bu tip yatırımlar da azaldı.

Soru soralım.

Bu alanda Türkiye’ye gelmiş yüz milyar doları aşan yabancı yatırım, mesela bankacılık ve iletişim sektörümüze ne gibi bir yarar sağlamıştır? Türkiye’ye yarar mı sağlamıştır yoksa zarar mı?

Bilen varsa lütfen yazsın ve öğrenelim.

3) Hisse senedi yatırımları: Yabancı yatırımcılar bazen bir şirketin çoğunluk hissesini değil azınlık hissesini almayı tercih edebilirler. Bazen de Borsadan hisse senetleri alırlar.

Bazen “start-up”lar yabancılardan yatırım alır.

(Yatırım Almak: Genellikle dijital alanda faaliyet göstermeyi hedefleyen, büyümeye başlamış ve start-up niteliğindeki firmalardan hisse satın almak. Örnek: YEMEK SEPETİ, GETİR, TRENDYOL, HEPSİBURADA vs. gibi.)

4) Devlet İç Borçlanma Senetlerine (DİBS) yapılan yatırımlar: Yabancıların dövizlerini bozdurup Türk Lirası bono ve tahvil satın alması.

Sayın Mehmet Şimşek, yabancı sermaye girişinin 4-3-2-1 sırasına göre geleceğini biliyor ve muhtemel girişleri hızlandırmaya çalışıyor.

3 ve 4 nolu maddelerde belirtilen girişlerin bir diğer adı da sıcak paradır. Günlerdir bu köşede “sıcak para”nın zararlarını anlatmaya çalışıyorum.

Bugünkü yazıda 1. ve 2. sırada anlattığımız, önemsiz gibi görünen ancak çok önemli Greenfield ve Brownfield yatırımlarının irdeleyeceğiz.

BETERİN BETERİ

Türkiye, yabancı sermayenin sahip olduğu Otomotiv sektöründen çok şey öğrendi. Aynı zamanda bu sektör yıllık 30 milyar dolar ihracat yapıyor. Buna rağmen bu sektör, olması gereken seviyede ve nitelikte değil fakat bu iddiamı başka yazılarda irdeleyeceğim.

Yabancı sermayenin adet olarak en çok yatırım yaptığı alan tüketici ürünleri sektörüdür. Yabancı markalar “marketlerimizi istila” etmiş durumdadır. Adı Türkçe veya değil, alışveriş yaptığım markette göz kararı 140 değişik ürünün yabancılara ait olduğunu tespit ettim.

Üstelik tüketici ürünleri alanındaki yabancı sermayenin ihracatı yok mesabesindedir fakat mamul ve yarı mamul niteliğindeki ithalatı çok yüksektir.

Bu alandaki yabancı sermaye, geceleri reklamlarla yıkadığı beyinleri, gündüzleri marketlerde sömürüyor.

Basit bir örnek: Su.

BİM, ŞOK, MİGROS ve CARREFOURSA’da hem yabancı yatırımlara ait hem de bu marketlerin kendilerine ait veya anlaşmalı ekonomik yarım litrelik (500 ml) sular satılıyor.

Yabancı sermayeye ait markalı suların, mesela DAMLA, NESTLE ve SAKA fiyatı 6.50 TL ve ekonomik suların fiyatı da 2.25 TL civarında fiyatlarla satılıyor.

Bütün suları Hıfzıssıhha Enstitüsüne götürsek ucuz olanların daha sağlıklı olduğuna dair bir rapor verilir mi? Hayır. Başka bir fark görülür mü? Hayır.

Her ne kadar markalı sular, tüketicilerde tıpkı sigara gibi bağımlılık yaratsın diye kendi ürünlerine özel tatlar şırınga ettiğine dair dedikodular duysam da itibar etmiyorum. Çünkü “doğal maden suyu” olduklarını beyan ediyorlar.

Sektör içindeki tartışmalar, şimdilik bir kenarda durabilir.

Hem ucuz hem de pahalı sular aynı pınarın suyu değiller; doğru fakat aynı kaliteye sahipler ve içenin farkı fark etmesi neredeyse imkânsız.

Apaçık bir şekilde görüyoruz ki yabancı markaların, maliyetleri 2 TL (plastik şişe, ambalajı, kapağı ve lojistik giderleri) civarında olmasına rağmen 500 ml’lik suları tüketiciye 6 TL civarında bir fiyata sattırıyorlar.

Niçin bazıları 3 TL, bazıları 4 TL, diğerleri 5 TL ve ötekileri de 6 TL’ye satmıyor da; hepsi 6 TL ve üzeri fiyata satıyorlar, bilmiyoruz.

Eğer “su”daki durum buysa, yabancı sermayenin tekel oluşturduğu ürün ve segmentlerdeki sömürüyü varın siz tahmin edin.

Rekabet Kurumu’nun konuyu incelediğini, ortada kartel tipi bir oluşum olmadığını ve başka bir olumsuzluk görmediğini varsayıyoruz çünkü muhtemelen tüketiciyi ilgilendirmeyen reklam ve tanıtım giderleri var ve bu maliyetlerini yükseltiyor.

GAFLET NEDİR?

Yabancı yatırımcılar yarın gelse ve elimizde kalmış diğer tüketim maddesi üreten bütün markaları ve şirketleri satın alsa, hükümet, bu alışları yabancı sermaye geliyor diye zafer çığlıklarıyla kutlar.

Hükümet ve iktisatçılar dâhil neredeyse herkes “yabancı yatırımlar” kavramıyla, sıradan insanlarda yanlış algı oluşturuyorlar.

Sanki TMSC firması gelip dünyanın en kaliteli çiplerini üretecek ya da Nvidia firması yazılım amaçlı çipleri tasarlayacak algısı oluşturuyorlar.

Belki de Apple’ın gelip pil, akıllı ekran, tüketici optiği, led ve işlemci fabrikaları kuracaklarını...

Hâlbuki onlar gelip su şirketlerini satın alıyorlar.

Halk yanıltılıyor.

Algılarla yanıltılan herkesin, yabancı yatırımcı denilince, aklına yukarıda irdelediğim “su” örneğinin gelmesini dilerim.

Tüketici ürünlerini pazarını yabancı yatırımcılara terk etmek, alenen pazarı sömürücüye peşkeş çekmek demektir.

Siyasetçilerimizin tamamı, muhalifler dâhil, (Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibinin seçim sürecinde anlatıları hikâyeleri hatırlayalım) “su” gibi zararı kesin yabancı sermayeyi bile bulamamakta ve uluslararası tefeci niteliğindeki “sıcak paracılar”ın gelip bizi sömürmesini “başarı” olarak sunuyorlar.

Bu yazı, bürokraside ve siyasette geri planda kalmış idealist vatanseverlere, günü geldiğinde ne yapmaları gerektiğine dair basit bir çağrıdır.

Bir vücudu ağır bakteriyel enfeksiyonlar sarmışsa doktor antibiyotik kullanmasın da ne yapsın; ülke dış ödemeler krizine girmek üzereyse Mehmet Şimşek uluslararası tefeci denilen sıcak paracıları ikna etmeye çalışmasın da ne yapsın.

Yabancı sermaye bizim su kaynaklarımızı bize satarak sömürebiliyorsa gelir; yoksa gelmez.

Biz tüketicilerin, ekonomi yönetimine “yabancı sermaye”nin girişlerine göre puan vermeden önce; tükettiğimiz ürünleri gözden geçirmemiz daha hakkaniyetli bir davranış olur.

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum