Evrensel hakikat değişime kapalı olamaz

Günümüzde Müslüman dünyanın sorunlarını konuşmaya başlarken, hemen herkes Müslümanların gerek düşünsel, gerekse bilimsel alanda kendilerini yenileyip yeni bir fikri inşa sürecini başlatamadıklarının altını çizmektedir. Ancak bu konudaki bütün değerlendirmeler, “Ne yapıp edip yüzyıllara dayanan geleneğimizi dağılıp yok olmaktan kurtarmalıyız” cümlesiyle sonuçlanmaktadır.

Oysa İslam toplumlarının temel sorunu, geleneği ‘bilimsel zihniyetle’ ele alıp değerlendirememesidir. Maalesef mevcut kültürel ve toplumsal yapının korunmasını savunan güçler, özgür düşünceye çok da fırsat tanımamaktadırlar. Nasr Hamid Ebu Zeyd’in “İlahi Hitabın Tabiatı” kitabında belirttiği gibi, “Bilimsel zihniyet, gelenekle ilgili olan ve çürümeye yüz tutmuş sosyal yapıyı koruyup destekleyen ideolojilerin altındaki zemini kaydıracaktır.”

***

Bilmek gerekiyor ki, bilimsel zihniyeti gerçekleştirebilmenin teminatı, kültür ve düşünce dünyamıza hakim olan ideolojik zihniyeti aşmakla mümkündür. Yoksa geçmişte söylenenleri aynen tekrar ederek değişim ve yenileşmeyi sağlamanın da, yeni bir dil inşa etmenin de imkanı yoktur. Çünkü günümüz İslam toplumlarının karşı karşıya olduğu kültürel ve sosyal tehdit geçmişle mukayese imkanını aşan bir farklılık arzetmektedir. Dolayısıyla bugün geleneği reddetmeden, ama gelenekçi eğilimi aşan yeni şeyler söyleme zarureti bulunmaktadır.

Artık çağdaş dünyanın şartlarıyla yüzleşmeden, aklın ve kültürel bilincin değerini hafife alarak günümüz Müslüman toplumlarının halen yaşamakta olduğu sosyal çöküntüye ve kültürel geriliğe çözüm üretmek mümkün değildir.

Kuşkusuz bu yaklaşım, esas itibariyle dini günümüz dünyasının şartlarında yeniden yorumlamayı ve anlamayı da zorunlu kılmaktadır. Zira tarihsel süreçte, daha çok geleneksel Arap-İslam kültür havzası içindeki gerici eğilimlerin şekillendirdiği dini anlayış biçiminin günümüzün insanıyla buluşması mümkün değildir.

Maalesef, zihin dünyaları hala geçmişin klasik İslam kültüründe yaşayan İslam uleması, dinin evrensel mesajını modern zamanlara taşıma kabiliyetinden mahrumdur. Bu yüzden de Nasr Hamid Ebu Zeyd’in altını çizdiği gibi, bazıları gerçek kurtuluşumuzun, fert ve toplum hayatındaki en ince ayrıntıya varıncaya kadar, ekonomik, sosyal ve siyasal hayatımızın tamamına İslami hükümleri tatbik etme ve hakim kılmada ifadesini bulan bir İslam’a dönüşle mümkün olacağı kanaatini taşımaktadır.

Oysa her çağın kendine özgü kültürel ve sosyal şartları sosyolojik yapısı bulunmaktadır. Dolayısıyla her çağın şartlarına göre değişen reel gerçekliği dikkate almayan bir anlayış, bize ekonomik, sosyal ve siyasal bir tasavvur sunamaz. İşte bu yüzden eskiyi aynen taklit eden gelenekçi anlayışın, dinin evrensel mesajı bağlamında bugünün insanına söyleyeceği bir söz bulunmamaktadır. Geçmiş çağların şartları içinde işlevsel olan dini söylemi hiçbir yoruma tabi tutmadan bugün aynen tekrar edenler bilmeliler ki o günün insanları “Kendi dönemlerini yaşamışlar, ictihadda bulunmuşlar, bir kültür meydana getirmişler, bir felsefe oluşturmuşlar ve bir düşünce inşa etmişlerdir. İşte bütün bunların toplamı, onlardan devraldığımız kültürel mirastır (gelenek). Bu gelenek, hala bilincimizi şekillendirmeye devam etmekte ve farkında olarak veya olmayarak davranışlarımızı etkilemektedir. Bu geleneği nasıl görmezden gelemez ve bir çırpıda silip atamazsak, aynı ölçüde onu olduğu gibi de kabullenemeyiz. Dahası, bize düşen onu yeniden biçimlendirmek, çağdaş verili durumla uyuşmayan yanlarını ayıklamak, olumlu yönlerini desteklemek ve bu yönleri yeniden elden geçirerek çağımıza uygun bir dille yeniden şekillendirmektir.” (İlahi Hitabın Tabiatı, s, 42)

***

Şu bir gerçek ki gelenek, her çağın kendine özgü anlayışından, tarihin gelişim evresinden bağımsız bir olgu değildir. Bir bakıma her kuşağın kendi ihtiyaçları doğrultusunda ortaya koymuş olduğu yorumlar toplamıdır gelenek... Kısacası gelenek durağan, değişime kapalı evrensel hakikatler bütünü değil, tam aksine farklı nazariyelerin tarihin belli dönemlerinde kendi kültürel, sosyal ve siyasal düşüncesini belli bir toplumda tahakkuk ettiren bir olgudur. Eğer evrensel hakikat bizim için bir değer ifade ediyorsa, bu hakikati değişimle ve dünya gerçekliği ile birlikte okumak zorundayız.

YORUMLAR (63)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
63 Yorum