Ramazan ve bayram ruhu

Çok şükür, bir Ramazan’ı daha ihya edip bayrama kavuştuk. Ülkeme ve âlem-i İslam’a hayırlı bayramlar, huzur ve barış diliyorum. Ama herkes Ramazanın güzelliğini tadamadı. Fani hayatı bitirip Hakkın rahmetine kavuşanlar ve onların ardından acı günler yaşayanlar oldu; Ramazanı hastalıkla geçirenler oldu. Allah cümlesine sabır, metanet, sağlık ve huzur versin. Millet ve ümmet olarak uzun yıllar hatta asırlar boyu süren ihmallerimiz, yanlışlarımız yüzünden milli servetimizi ve refahımızı bir türlü yükseltemediğimiz için ülkemizde ve İslam dünyasında kim bilir kaç milyon insan Ramazanı yokluk içinde geçirdi. İftarda aldığı her lokmada yoksulların hüzünlerini hissedenlerimiz de oldu. Şu iki anekdot ilk okuduğumdan beri yüreğimde çakılıp kalmıştır:

Yusuf aleyhisselama “Ülkenin hazinesi senin elinde olduğu halde neden aç duruyorsun?” diye sorulduğunda, “Kendim doyunca açların halini unuturum diye korkuyorum” demiştir.

Eski peygamberlerden biri, “Ey Rabbim! Senin beni sevdiğini nasıl anlayabilirim?” deyince Yüce Allah, “Fakirlerin senden memnun olup olmadıklarına bakarsan anlarsın” buyurmuş.

İşte oruç bize böyle Müslüman, böyle insan olmamız için farz kılınmıştır. Oruç sayesinde –ümit ederiz ki- bayramla sevinmeyi hak ederiz. Zamanındaki ağır sıkıntılar sebebiyle çok az güler yüzlü şiir yazmış olan Mehmet Akif, “Bayram” şiirinde sevincini şu beyitlerle dile getirmişti:

Âfâk bütün hande, cihân başka cihândır

Bayram ne kadar hoş ne şetâretli zamândır

Bayramda güler çehre-i mâsûm-i sabâvet

Ümmîd çocuk sûret-i sâfında iyândır

***

Aman tatlı dilimiz, güler yüzümüz bayramda kalmasın! Peygamberimiz, “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız” buyuruyor ve selamlaşmayı sevginin başlangıcı olarak gösteriyor. Gelin onun, “Tanıdığınız tanımadığınız herkesle selâmlaşın” diyen buyruğuna uyalım. Başta siyasiler ve toplumdaki diğer rol-modellerin kırıcı, yıkıcı ve sonuçta şiddet üreten dillerinin içeride dışarıda nelere mal olduğunu her geçen gün zararlı sonuçlarıyla daha yakından görüyoruz. Şimdi hep birlikte bu bayramı şiddet sarmalındaki İslam toplumlarına örnek bir kardeşlik ve dayanışmanın, omuz omuza verip, gelişme ve kalkınmanın start noktası yapabiliriz. Bizler, başkalarına imrenme veya onları kıskanma zilletinden kurtulup, üstümüze düşenleri yaparsak bunu başarabiliriz.

Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir / Davransana!.. Eller de senin, baş da senindir

***

Ramazan’da yediğimizin, içtiğimizin helal kazançtan olmasına her zamankinden daha çok özen gösterdik. Bu güzel başlangıcı devam ettirmemiz gerekiyor. Bir defa daha yazmıştım: Haram peşinde koşmak, haram yiyip haram içmek ne kadar cahilce! Dün yediklerimizden, içtiklerimizden bugün geriye ne kaldı? Helal yediysek sevap, haram yediysek günah kaldı. Rabbimiz yüce Kur’an’da, “Kendiniz için öbür tarafa ne gönderdiyseniz, yarın Allah’ın huzurunda onu bulacaksınız” buyuruyor. Öbür tarafa günah, kin, kıskançlık ve bencilliklerimizle değil de hayırlarımızla, sevaplarımızla, sevgilerimizle, gidebiliriz.

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin hikmetlerinden diye not almışım: “Yaşadığın dünyaya bak” diyor büyük sufî, “Yüce Allah hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih edersin?” … “Gel de birbirimizin kadrini bilelim. Çünkü ansızın öleceğiz, ayrılacağız birbirimizden.”

Ve o sevgi kahramanı Yunus Emre’miz yüzyıllar öncesinden bize sesleniyor:

“Gelin tanış olalım /İşi kolay kılalım / Sevelim sevilelim / Dünya kimseye kalmaz.”

“Yunus der ey hoca! / İstersen var bin hacca / Hepisinden eyice / Bir gönüle girmektir.”

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum