Suriye dosyası böyle kapanabilir mi?

Suriye sahasının ne kadar sürprizlere açık olduğu anlamak için sadece Türkiye’den bölgeye bakışı izlemek yeterli. Suriye’yi anlamaya yetmese de bu ülkedeki fırsat ve riskleri takip için bizden yansıyan görüş ve davranışlara bakmak işe yarıyor. Bir gün zafer havası ertesi gün keder. Bir gün meseleler hal yolunda erkesi gün ise darmadağınık.

Her şey mümkün ve aynı zamanda hiçbir şey elde edememek de…

Afrin harekatıyla yükselen yıldızın, devamında Soçi’de varılan İdlib mutabakatıyla parlaması ve şimdi tam aynı yerden sönmeye yüz tutması bunu gösteriyor. Soçi ve genel olarak Astana süreci Türkiye’nin ABD dışındaki çözümün parçası olmayı seçmesiydi ama şimdi bu tercih yeterli görünmüyor. Çünkü, bizzat çözümün lideri kabul ettiğimiz Rusya, İdlib’de Suriye rejiminin önünü ardına kadar açarken Türkiye’yi pervasızca devre dışı bıraktı. Üstüne bir de tam bitti ve artık Suriyelileri geri göndermenin yoluna bakıyoruz derken yeni bir göç dalgasını da tetikledi. Putin, İdlib’den canını zor kurtaran ve bir milyona yakın oldukları tahmin edilen göçmenlerin Türkiye sınırına dayanmasını veya sınırı geçmesinı dert eder mi? Mümkün değil; görünen o ki umurunda da değil. Aylardır şehri bombalarken, bizim çok değer verdiğimiz Soçi mutabakatı da pek umurunda değildi. Şimdi daha iyi anlaşılıyor.

***

Bütün bunlar aynı zamanda Türkiye ile ABD arasında güvenli bölge görüşmelerinin ilk kez elle tutulur bir seviyeye geldiği günlerde oluyor. Rusya bu masayı dağıtmaya mı çalışıyor, bilinmez. Ancak, ortada İdlib faktörü olmasaydı bile istediğimiz vasıflarda bir güvenli bölgenin kurulması ihtimal dışı görünüyordu. Yani, Rusya’nın bir oyun planı varsa bile ABD’nin bunu güvenli bölge üzerinden bozmak gibi bir reaksiyonu bulunmuyordu.

Şimdi, görüşmeler tavsamaya başladığında bakabilirsek kendi başımızın çaresine bakacağız demektir. ABD’nin oyalama ihtimali çok kez tecrübe edildiği için Ankara’nın daha ilk günden itibaren bu seçeneği sık tekrarlaması da bundandır. Başka ifadeyle bu; işler yolunda gitmezse ve işimize gelen oyun kurulamazsa hiç olmazsa “oyun bozma gücü”nün ifadesidir. ABD ve Rusya’nın müştereken hoşlanmadığı bir durumda, kendi göbeğini kesmek riskli ve zor ama kaçınılmazdır. Gelin görün ki bu tezlere anlayışla bakan ve böyle bir girişime sempati duyan tek bir müttefikimiz bulunmuyor. Ne ABD, ne Rusya…

İç savaşın sonuna yaklaşılırken Türkiye bir yandan Kuzey hattı boyunca YPG hakimiyetini reddediyor, öte yandan da Esad’ın liderliğini kesinlikle benimsemiyor. Oysa, Esad’lı ve YPG’li Suriye, ABD ve Rusya’nın ülke üzerindeki mutabakatlarının parametreleri haline gelmiş bulunuyor. Şimdiden sonra, muhataplarımızla Suriye meselesini konuşurken aradaki bu çelişkiyi daha fazla göreceğiz. Gördükçe de endişemiz, telaşımız ve öfkemiz artacak.

ABD ve Rusya için çözüm olarak görülen statüko bizim için 3.5 milyonu aşkın göçmen, sınır hattı boyunca YPG devletçiği ve en nihayet Şam’da Ankara’ya karşı bilenmiş bir diktatörün olduğu karanlık tablodan başka bir şey değildir. Dosya böyle kapanacak olursa, Suriye sorunu bizim için önümüzdeki onyıllar boyunca açık bir güvenlik problemi olarak devam edecek demektir. Ne var ki sahada meseleyi böyle gören ve sonraki yıllara devredecek riskleri önemseyen başka aktör kalmamıştır.

YORUMLAR (59)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
59 Yorum