Kimse seçmene kabahat bulmasın

İstanbul üç dört gündür bir kalabalık, bir kalabalık.

Issızdı, sakindi sokaklar, bilhassa bayramdan itibaren. Trafik falan tıkanmıyordu.

Öyle ki, bu siyasetçiler seçimi kiminle yapacaklar diye sormaya başlamıştım.

Pazartesi’den beri dönüyor millet.

Trafiği tıkayan arabaların bir kısmı ‘mitil’i İstanbul’a atan genel merkez ve taşra teşkilatlarının görevlilerine ait olabilir. Malum, arabamız bol.

Herkes İstanbul’daki hemşerilerini iknaya geliyor. AK Partililer sanki daha organize.

AK Parti de CHP de taşradan İstanbul’a seçmen taşımak için organizasyonlar yapıyor, gidiş dönüş, bedava.

Gelenler kim?

İmamoğlu’na oy verecek olanlar mı? Yıldırım’ın seçmenleri mi?

Hangisi daha çok geliyor?

Bilmiyorum.

Ama şunu kestiriyorum.

31 Mart’ta oy kullanmaya gerek duymamışken, şimdi, 23 Haziran’da kararlı bir şekilde sandığa gidecek olanlar seçimin sonucunu etkileyecek.

31 Mart gecesinden itibaren şahit olduğumuz dramatik gelişmelerin, oy sayımlarının, itirazların, itiraz şekillerinin, seçim iptalinin, mazbatanın geri alınmasının İmamoğlu’na yaradığı, İmamoğlu’nun hikayesini zenginleştirdiği bir gerçek.

Sonraki hadiseler, o gün oluşan mağduriyet görüntüsünün ateşini düşürebilir, ama yine de tortusu kalır.

İmamoğlu, ekranlardaki tartışma sırasında o mağduriyet görüntüsünü tazelemeye çalışmıştı, uzun süre seçim iptali konusundan çıkmadı. Bu kendisi açısından doğru bir stratejiydi.

Programın çok etkili olacağını düşünüyordum.

Olmadı o kadar.

Büyük salvolar, şoke edici sürprizler çıkmadı.

Berabere kaldılar.

İki taraf da nazikti, anlayışlıydı.

Seçim iptali konusunda İmamoğlu daha ataktı, Yıldırım da ‘Basitlik’ mevzuunda...

İmamoğlu tatminkar bir izah getiremedi. Muhtemelen yoktu tatminkar izah.

Yıldırım’ın işlemek istediği en önemli tema, ‘yalan’dı. Bunu eni konu başardı da.

Yıldırım projelere iyi çalışmıştı, İmamoğlu da israfa.

Ortada top gezdirdiler sonuçta.

Birbirlerini üzmediler.

İsmail Küçükkaya eni konu başarılı bir yönetim sergiledi. Kusur bulanlar olmuştur ama, herkeste olur o kadar kusur.

Fakat o neydi öyle? İsmail, İmamoğlu’yla otelde baş başa görüşmüş, Yıldırım’la bir görüşme yapmamış.

Ne tarafından bakarsanız bakın, büyük bir mesleki hata.

İsmail için de kötü bir hatıra olarak kalacak.

İnsanlar ilgileniyor mu böyle hatalarla?

İlgilenesi olanlar ilgileniyor, gördüğüm kadarıyla.

Sosyal medyada al papazı ver kızı, döndürüp duruyorlar.

Seçmenin tercihini etkiler mi bunlar?

Etkileyebilir.

Etkilemeyebilir de.

Piyasada o kadar çok yalan dolan, o kadar çok hata, o kadar çok spekülasyon var ki...

O kadar az doğru var ki...

Yalanlar ve doğrular ‘ben’in bakışına göre muamele görüyor.

‘Ben’i doğrulayan yalanlara inanıyorsun, ‘ben’i yalanlayan doğrulara inanmıyorsun.

Seçmenin tercihini etkileyen daha derin, daha kronik sorunlar var ve kimsenin o sorunlarla yüzleşesi yok.

(Bunlara defalarca değinmiştim, şu anda tekrara hacet görmüyorum.)

Anketlerin çoğunda Ekrem İmamoğlu açık farkla önde.

Kamuoyu araştırma şirketleri analizlerinde farkı kendilerince izah ediyorlar.

Kasıt aramıyorum. Öyle bulmuşlardır diye düşünüyorum. Kaç senedir sahada iş yapan adı sanı belli şirketler, neden kendi itibarlarını sarsacak spekülasyonlar yapsınlar.

Buna rağmen, buldukları fark bana fazla geliyor.

Ben hala seçimi ortada görüyorum.

Kazanan taraf büyük bir farkla kazanmayacak.

Bu tabii ki benim tahminim.

Sonuç, seçmenin fiilleriyle oluşmayacak.

Yani kimse seçmene kabahat bulmasın. Herkes kendine baksın.

Sonucu partilerin, siyasetçilerin, doğrularının ve yanlışlarının toplamı belirleyecek.

YORUMLAR (28)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
28 Yorum