Ekonomi yönetimi ve başarının şartları

TCMB faiz kararı %15 olarak açıklanınca kurlar 23,50 TL’den 26,04 TL’ye kadar yükseldi.

Niçin?

Çünkü bazı ünlü Amerikan bankaları %25 ve üzeri bir faiz oranı bekliyorlardı.

Peki, TCMB “faiz oranlarını %15’te tutacağım” dedi mi?

Hayır.

Peki, bu bankalar, TCMB’nin faizleri 6 ay içinde %25 ve üzerine çıkaracağına inanıyorlar mı?

Muhtemelen evet.

Yani üç beş ay sonra ulaşılacak bir faiz oranı bu ay yapılmadı diye TL’ye spekülatif bir atak mı yapıldı?

Cevaplar karışık, hem “evet spekülatif bir atak yapıldı” hem de hayır “döviz kurlarının yükselmesi” gerekiyor.

HER DERDİN İLACI KURLAR

Türkiye’yi ekonomik krize sürükleyen Merhum Bülent Ecevit 1979 yılındaki seçimi kaybedince yerine kurulan Merhum Süleyman Demirel Hükümetinin Başbakanlık Müsteşarı Merhum Turgut Özal,24 Ocak Kararları” olarak bilinen bir program açıklamıştı.

Programın amacı dışa açık büyüme, verimlilikte artış ve rekabet gücünü artırmayı amaçlayan istikrarlı bir ekonomiye sahip olmaya çalışmaktı, vs. vs.

O günden beri biliyoruz ki devalüasyon, ya da daha kibar tanımıyla “rekabetçi kur” ekonomideki hastalıkların çoğunu iyileştirir.

Geriye kalan hastalıkların çoğunu da, büyük ölçüde, yüksek faiz oranlarıyla iyileştirmeyi defalarca deneyimledik.

Bünyeye yüksek kur ve faiz antibiyotikleri enjekte edilince, ekonominin doktoruna “aktarım mekanizmaları”nın etkin çalışmasını sağlamak için “ince ayar” işleri yapmak kalıyor.

Bu dönemde hastaların doktorlarına güvenmesi, en az verilen ilaçlar kadar önemlidir. Hastanın güvenmediği doktor ne ilaç alırsa alsın iyileşemeyebilir. Örnek Arjantin.

Peki, enflasyonu düşürmeyi hedefleyen bir yönetim için kurların, bu kadar kısa bir sürede bu kadar yüksek bir oranda artması bir çelişki değil mi?

Yüksek kurların arz yönlü enflasyona sebebiyet verdiği genelde doğrudur. Fakat Türkiye’de, enerji hariç neredeyse diğer bütün sektörler ürün satış fiyatlarını hesaplarken, yüksek kurları, mesela bir dolar 25 - 30 TL, fiyatlarına yedirmiş durumdadırlar.

%15 FAİZ ARTIŞI ETKİSİZ Mİ?

Önceki yazıda “Şahsen, TCMB’nin ilk hamlede, faizleri %18 civarında bir yere yükselteceğini, ardından her ay 2-3 puan artırarak enflasyonu dizginlemeye çalışacağını düşünüyorum” tahmininde bulunmuştum fakat faizler %15’e yükseltildi.

Tedirgin olmuştum. Tedirginliğimin sebebi faizlerin 3 puan aşağıda olması değildi.

Murat Çetinkaya’nın Başkanlığı döneminde faizler 625 baz puan artırılmıştı. Bu şok artış da hem kurları hem de enflasyonu düşürerek başarılı olmuştu.

Bu bilgi hafızasına sahip Sayın Erdoğan ve ekibi, 625 baz puanı civarında bir faiz oranında diretebilir hatta Ekonomi Yönetimine bu oranı dayatabilirdi.

TCMB, gösterge faiz oranını %15 olarak açıklayınca, doğrusu içimden “acaba” sorusu geçti.

Fakat PPK Toplantı Kararı metni yayınlanınca, metni dikkatle inceledim ve yapılması gereken her şeyi zamana yayarak çözmek isteyen bir yönetim gördüm ve tedirginliğimin yerini umut aldı.

TCMB Başkanı Sayın Erkan’ın “risk yönetimi” alanında uzman olması da, alınan kararların etki ve itibarını artırdı.

Bir risk, zarar vermesi kesin olan bir soruna dönüşünce, bu “riskli sorun” tek bir hamlede ve tek bir çözüm yöntemiyle çözülemez, genellikle.

Çünkü bir sorun alanı, zaman geçtikçe, maruz kaldığı çapraz etkileşimlerle, bilinmedik ve beklenmedik yeni sorunlar doğurabilir.

Bu yeni ve ilk bakışta öngörülemeyen sorun ve riskleri çözmenin tek ve kesin bir yolu yoktur.

Bazen sorunları bölmek ve ayrıştırmak bazen de kısmi ve küçük müdahalelerle test etmek gerekebilir. Bu etkileşimlerden geri dönüş almadan “kökten çözüm” yollarına girmek tehlikeli olabilir.

Etkileşim yönetimi de “tedbir al, izle, anla ve yeniden tedbir al döngüsü”yle yönetilir.

Türkiye ekonomisi “kurları ve faizleri artır, kolaylıkla kurtul” basitliğiyle çözülemeyecek sorunlar üretmiş olabilir, emin olamayız. İhtiyatlı olmakta ve bütün cephaneyi bir defada tüketmemekte yarar var.

GÜVENİLİRLİK

Öyle anlaşılıyor ki, yeni ekonomi yönetimi, enflasyonu düşürmek ve finansal istikrarı sağlamak için acele etmiyor; kesin sonuç için, başlangıçta, enflasyonun artmasını bile göze almış görünüyor.

Sayın Erdoğan, Sayın Mehmet Şimşek’i seçmekle doğru bir tercih yapmıştır.

Bakan Yardımcılıklarına, konularında yetkin Sayın İsmail İlhan Hatipoğlu ve Sayın Osman Çelik’in atanmaları da çok isabetli olmuştur.

Ben ekonomi yönetimini destekliyorum, piyasa oyuncuları destekliyor, muhalif iktisatçılar bile destekliyor; herkes Sayın Mehmet Şimşek ve Sayın Hafize Gaye Erkan’a güvenini belirtti ve izlemeye geçti.

Fakat Başkan Erdoğan kendi kurduğu kadroyu ne kadar destekliyor, tam belli değil. Çünkü Başkan Erdoğan’ın yaptığı veya yapmadığı atamalar, zihinlerdeki zoru işaretlerini büyütüyor.

Piyasaların, “Ekonomi Ekibine” sonsuza kadar Sayın Erdoğan’dan daha fazla güvenmesi olgunun tabiatına aykırıdır. Herkes Başkan Erdoğan’ın, kendi kurduğu yeni ekonomi ekibine, şeksiz ve şüphesiz bir şekilde güvendiğini görmek istiyor.

Kutlu Bayramımızın sevinç dolu günlerle geçmesini dilerim.

YORUMLAR (21)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
21 Yorum